Yaşam

Anadolu’nun İlk Merkezî Devleti Hititler’in Başkenti Hattuşa

Hattuşa! Anadolu Medeniyetleri başkentleri denilince Van merkezli Urartuların başkenti Tuşpa hariç akla ilk gelen başkentler Anadolu’da kurulmuş Yunanlarla ilişkili ya da sonradan ilişkilendirilen medeniyetlerin başkentleri gelir; Sardes, Santos, Patara, Milet, Efes, Gordion ve hatta sonradan Yunan etkisine giren, höyükten çok güçlü bir site devlete dönüşen ve Truva Savaşı nedeniye mitolojinin en çok içli dışlı olduğu bir kent olan Troy gibi.

Bütün bunlardan daha eski ve daha fazla Anadolu’da başkentlik yapmış kent Hattuşa’dır.

Hitit İmparatorluk Çağı'na tarihlenen Alacahöyük Sfenksli Kapı
Hitit İmparatorluk Çağı’na tarihlenen Alacahöyük Sfenksli Kapı

Anadolu Medeniyetleri içinde Hititler’in özel bir yeri vardır, bu özel ve çok önemli imparatorluğun başkenti Hattuşa’nın da Anadolu medeniyetlerine başkentlik yapmış şehirler arasında çok özel bir yeri vardır.

Hititler M.Ö 1650’lerde Anadolu’da ilk merkezi devlet olarak tarih sahnesine çıkmasıyla bu merkezi imparatorluğun başkenti Hattuşa’da ilk merkezi başkenttir. Hititlerin gücü ve başkenti Hattuşa’nın eski dünyada nasıl bir yeri olduğunu en iyi dünyada ilk barış antlaşması olarak bilinen, Antik Mısır ve Hitit İmparatorluğu arasında M.Ö 13. Yy’de imzalanan Kadeş Barış Antlaşması bize yeterince bilgi veren bir kanıttır.

Hatay Arkeoloji Müzesi'nde Sergilenen Bilge Kral Şuppiluliuma Heykeli
Hatay Arkeoloji Müzesi’nde Sergilenen Bilge Kral Şuppiluliuma Heykeli

Hattuşa aynı zamanda bilinen ilk Hint-Avrupa dili olan Hititçe’nin de doğduğu başkenttir, yani Avrupa dillerinin bilinen en eski merkezidir, bu açıdan bakarsak Avrupa medeniyetinin bir anlamda doğum yeridir.

Hattuşa’yı Anadolu medeniyetlerine başkent olarak bir yere koymamız gerekirse, konulması gereken yer, Anadolu’ya ve Avrupa’ya üç imparatorluğun başkenti olarak M.S. 330’dan 1922’ye kadar 1592 yıl başkentlik yapan İstanbul’un hemen ardına, yaşayan bir kent olmamasına rağmen İstanbul’dan çok daha eski bir kent olduğu için belki de önüne koymak gerekir.

Hattuşa’yı sadece Hititlerin askeri gücü ile ele alırsak, Hititlere ve Hattuşa’ya çok haksızlık etmiş oluruz, zira Kadeş Antlaşması Hititlerin devlet olarak gücünü gösterse de, bu güç oluşuna giden süreci kapsamaz ama düşündürür.

Nasıl olur da Anadolu’nun ortasında, Kızılırmak Kavsinde bulunan bu kent dünyaya yön vermiş eski dünyanın birkaç başkentinden biri olmuştur?

Bunu anlamak için Hititlerin toplum yapısına ve hükümdarların yönetim anlayışına bakmak gerekir. Hititler fetih ettikleri topraklara sahip çıkarken, o toprakların halkının kültürleri ve dinleri ile kucaklayarak kendilerine bin tanrılı toplum denmesini layıkıyla hak etmiştir. Bu hoş görüsü sayesinde çok geniş coğrafyalara yayılırken çok zengin bir kültürü yaratıp temeli üzerine kurulu Hatti kültürünü, yani gerçek anlamda Anadolu kültürünü Mezopotamya, kısmen Mısır kültürleriyle harmanlamıştır. Bu harmanlamanın sonucu olarak ortaya çıkan bu kültürü, Hitit kültürü ve medeniyeti olarak yüzyıllarca yaşatmış ve günümüze tarihsel bir zenginlik olarak bırakmıştır.

Bu kültürel zenginliğe Hattuşa günümüzde büyük bir kanıttır, surları, aşağı ve yukarı şehre yayılan tapınakları ve görkemli şehir kapıları, özelikle Yerkapı ve hemen 2 km uzağında bulunan Yazılıkaya dini merkezi ile Hattuşa eski dünyanın en önemli başkent ve kültürel merkezlerinden biridir.

Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı
Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı

Hattuşa Hititlerin başkenti olarak sayısız kralın adını tarihe yazdırdı. Kral imparatorluğun başıydı, aynı zamanda Hitit ordusunun başkomutanı, Hitit Pantheonu’nun baş rahibi ve hukuk sisteminin baş yargıcıydı.

Hattuşa’da tıpkı modern dünyada olduğu gibi Pankush adı verilen bir meclis vardı ve büyük ölçüde Sümer yasalarından etkilenmiş olmasına rağmen çok ileri bir hukuk sistemi vardı ve bunun merkezide elbette Hattuşa’ydı. Öyle bir hukuk sistemi ki, mülkiyet hakkı garanti altına alınmıştır. Hititler aile ve ceza yasalarına büyük önem vermişler, ayrıca toplumdaki bireylerin güvenliği için evlilik sözleşmesi resmi bir sözleşmeydi. Ölüm cezası sadece büyük suçlar için uygulanıyordu ve en ağır suç devlete ihanetti.

Hattuşa böyle bir medeniyetin başkentiydi, günümüz dünyasıyla kıyas edildiğinde pek çok ülke bu yasalardan ve hukuk sisteminde mahrum.

Hititler, her yılın önemli olaylarını annual dedikleri yıllıklara kaydetmiş, olaylar doğru yazılmıştır çünkü tanrıların her şeyi gördüğüne ve krallardan hesap soracağına inanmışlardır. Salnameler Hititlerin bağımsız bir tarih anlayışına sahip olduklarını göstermiştir, bunu da en iyi Mısırlılarla ilk yazılı barış antlaşması olan Kadeş Antlaşması’nın Hattuşa’da bulunan tableti gösteriyor, zira Mısır Hiyeroglifinde Mısır Firavunu 2. Ramses ve Mısır’ın nasıl bir zafer(!) kazandığı anlatılırken Hititler savaşın sonucunu olduğu gibi yansıtarak objektif bir tarih ve devlet anlayışı olduğunu gösteriyor.

UNESCO Dünya Miras Listesinde de Yer Alan Hattuşa
UNESCO Dünya Miras Listesinde de Yer Alan Hattuşa

Son olarak Hititler kendilerine Neşalılar derdi, Hitit adı Hitit İmparatorluğu M.Ö 12 Yy’nın başlarında dağılınca özellikle Türkiye’nin Güneydoğus, Suriye ve Filisitin’e kadar geniş bir alanda Hititlerden kopan yeni devletçikler tarih sahnesine çıkar ve bu devletler Geç Hitit Krallıkları olarak adlandırılır ve ilk kez Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ta Hititlerden “Het Oğulları “olarak geçer ve Neşalılar yerine kullandığımız Hitiler Het Oğullarından türemiştir.

Çorum’un Boğazkale İlçesi’nde yer alan Hititlerin Başkenti Hattuşa, Anadolu’nun son başkenti Ankara’ya giden tarihsel sürecin ilk merkeziydi.

Metin Yılmaz – NationalTurk

Metin Yılmaz: Phaselis’e dokunmayın
Metin Yılmaz: ”Antakya’dan vaz geçemeyiz”
Metin Yılmaz: İsrail Başbakanı Moşe Şaret Çanakkale Gazisidir

Medya Oluşum

Medya Oluşum Dünya'da 170'den fazla ülkede ilgiyle takip edilen Türkiye'nin en hızlı gelişen ilk Dijital Haber Platformudur.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu